POLİSİN “FIKRA GİBİ” Sİ
Şüpheli paket
Karakolda grup âmiriydi. Mıntıkada biraz volta atmış, her zaman abur cubur aldığı bakkaldan biraz bisküvi, çerez… vb. aldıktan sonra karakola dönmüştü. Dolabında dâimâ bu tarz “çay partneri” ürünlerin ve ikrâma müsait yiyeceklerin bulunmasını istiyordu. Bunun için çok sebebi vardı; İletişim tatlı ve kolay hâle getiriliyor, sürekli “alma” ya alışmış insan teklerine “verme” ye dâir fiilî mesaj sunuyor ve daha bunun gibi işlere yarıyordu. İçinde çerez bulunan paketi masasına bırakıp ara sıra yaptığı gibi telsiz nöbetçisinin masasına bir yandan memurlarla sohbet etmek bir yandan da muhâbereyi tâkip etmek için oturdu.
Çerez paketi, odasında kabak gibi meydandaydı. Neden sonra diğer kısımdaki bir memurun elinde bir paket ile kendisine ikramda bulunduğunu fark etti. Bir baktı ki paket kendi paketi… Memur odasından araklamış, pişkin bir suratla yüzüne bakmaktaydı. O sormadan memuru söyledi:
-Komserim, odanızda şüpheli bir pakete rastladım.Sizden önce ben kontrol edeyim dedim; tehlike yok, buyurun âfiyet olsun!...
Sahte Para
Organize Şubede çalışıyordu. Epeydir istediği “icraat” mümkün olmuş “sahte para işi” yapmışlardı. 11 milyarlık sahte parayı “alıcı” kılığına girerek yakaladıktan sonra sahteliği tescil ettirmek için şehrin merkez bankası şubesine götürmüşler akabinde medyaya haber/reklam maksadıyla masaya döşeyip fotoğrafları çektirmişlerdi. Ve adlî prosedür gereği sahte paralar mahkemeye gidecekti. Ne var ki yakalandığı anda tutulan tutanakta ne miktar sahte para var ise reklam sonrası adliyeye götürülecekken de o kadar olması, paraların tastamam çıkması gerekiyordu.
Memurlar kolları sıvayıp sahte banknotları saymaya durdular. İçinden geçiriverdi:
“Ya reklamdı, saymaktı derken eksik çıkarsa?”
Dandik bir meseleydi ama kimseden lâf işitmek istemezdi…
-“İyi sayın arkadaşlar, eksik çıkmasın!” dedi memurlarına… Onun bu telâşını gören memuru nükteyi patlattı:
-Canını sıkma komserim, para sahte değil mi nasıl olsa? Eksik çıkarsa renkli fotokopi çektirir arasına koyarız…
Polo
Akademi dördüncü sınıftı. Hasbelkader bilgi yarışmasında sınıfını o ve sınıfın “vukuatgiller” inden bir arkadaşı temsil edecekti. Sorular geliyor, sınıflar arası mücadele devam ediyordu.
Sıradaki soru geldi…Soruda anlatılan “cirit” oyunu târifi gibiydi ama cevap cirit değilmiş…Cevap (sonradan öğrendik , “polo” imiş)…Cevabı polo olan soruyu yarışmacılar bilemiyor tribünlere kopya isteyen nazarlar ile bakıyorlardı…Yan masa çaktırmadan (!) verilen kopyalara kulak kabartmıştı.Seyirciler, Allahtan doğrudan cevabı vermiyorlar, anımsatıcı kelimeleri söylüyorlardı…Cevap “polo” olunca kopyalar “Voksvagen, vos vos…!” şeklinde geldi.Bizim yan masa, kopyadan gelen güvenle butona basıp cevabı yapıştırdı:
-Passat!...(polishaber)
3/2/2008, 10:32